kitap tanıtım: Tarih Felsefesi

TARİH FELSEFESİ
DOĞAN ÖZLEM

Say Yayınları 1. Baskı, 2010
480 s. ISBN: 978-975-468-860-3

TARİH NE İŞE YARAR?

DERYA ÖNDER

Kendi başına bir ana disiplin olan felsefe, giderek pek çok alanın kendi argümanını oluşturmasında ve o alanı oluşturan öğelerin ilişkilendirilmesinde en büyük kaynaklarından birisi haline gelmiştir.

Sanat felsefesi, bilim felsefesi, dil felsefesi, eğitim felsefesi, tarih felsefesi gibi başlıklarla karşılaştığımızda felsefe ve sanat; felsefe ve bilim; felsefe ve dil; felsefe ve tarih ikiliğinden, hem kendisi olabilen hem de kendisi olmanın sistematiğinin kurulmasında felsefenin imkânlarından faydalanılan alanlarla karşılaşırız.

Batı dillerinde Lat. historia, İt. Storia, Fr. Historie, İng. History ve Alm. Historie anlamlarını taşıyan “tarih”, Grekçe istoria, istorein sözcüğünden gelir. Sözcük İyon lehçesinde “bildirme”, “haber alma yoluyla bilgi edinme” anlamlarında kullanılmıştır. Attika lehçesinde ise sözcüğün görerek, tanık olarak bilme anlamlarının yanı sıra, çok daha geniş bir anlam içeriğiyle fizik, coğrafya, astronomi, bitki ve hayvan bilgisi ve hatta giderek “doğa bilgisi”ni kuşatacak biçimde kullanıldığı görülür. (s. 25) Antikçağda Aristoteles’in koyduğu theoria-historia, felsefe-tarih; akıl-deney, ratio-emperia karşıtlığından payını alan felsefe-tarih ayrımı, Ortaçağ boyunca ve hatta Yeniçağa kadar da devam etmiştir. Bu ayrımın yeniden ele alındığı ve ilişkinin incelendiği dönemler de yukarıda bahsettiğimiz alanlardan birisi olan tarih felsefesinin ortaya çıkışıyla hız kazanır.

Tarih felsefesi dediğimizde ilkin iki şeyi düşünürüz: “1) Yaşanmış geçmişin felsefesi 2) Tarih biliminin felsefesi”. (s.15) Tarih biliminin felsefesi, bu tür bir felsefe disiplini olarak ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmıştır. Özellikle Alman Tarih Okulu’nun çalışmalarından hız alarak ilerleyen tarih bilimi, Dilthey’in “Tin Bilimleri”ni temellendirme çalışmaları sürecinde birtakım eleştirilere maruz kalmıştır. Yine de ilk şekillenme dönemi olarak bu dönem belirtilebilir.

İnsanın tarihe olan ilgisi hiçbir zaman azalmamıştır. Bu, hem hangi dönem olursa olsun, insanın tarihin bir parçası olması ve geçmişin etkilerini taşımasından hem de ne yapılsa henüz tam olarak bilinemeyen, ancak birtakım öngörülerde bulunulabilen geleceğe olan merakından dolayı böyle olmuştur.

Doğan Özlem’in uzun yıllardan beri bu konudaki ana kaynaklardan birisi olarak kabul edilen ve ilgi gören Tarih Felsefesi kitabının hazırlanma nedenleri de yukarıda söz ettiğimiz tarih felsefesinin iki anlamı arasındaki ilişkiyi sistematik bir şekilde ele almak, ilişkilendirmek ve filozofların tarihe bakışlarıyla temellenen bu felsefeyi metinlerle örnekleyebilmektir. Yöntem olarak Antikçağdan itibaren Ortaçağ, Hümanizm ve Aydınlanma üzerinden, “Tarih ve Özgürlük” ile “Alman İdealizmi” başlıklarıyla bir “Tarih Yüzyılı” olarak nitelendirilen 19. yüzyıl ve 20. yüzyılda tarih kavramının açıklanması yolu izleniyor. “Bir Toplu Bakış” bölümünde ise son iki yüz yılda tek bir tarih felsefesinden değil de çeşitli tarih felsefelerinin varlığından söz ediliyor. Çoğul olarak tarih felsefelerinden bahsedilmesinden kasıt ise filozofların ayrı ayrı tarih anlayışlarına sahip olmaları. Doğan Özlem kitap boyunca neye hangi yönden yaklaştığını, kitaba neyi dahil edip, hangi nedenlerle neleri dışarıda bıraktığını da ayrıca belirtiyor çünkü düşünmek, aynı zamanda bir düşünme sisteminin ve sistematik bir bakışın da oluşturulması gerekliliğini taşıyor.

Kitabın son bölümü ise, yapıtlarında “Tanrılar Çağı”, “Kahramanlar Çağı” ve “İnsanlık Çağı” olarak üç çağdan bahseden Vico’dan (Karl Löwith, Dünya Tarihi ve Kutsal Tarih), “İnsanlık Tarihi Felsefesi Üzerine Düşünceler” metninden bir bölüm olmak üzere Herder’e; “Tarihsel İdealar Kuramı” çerçevesinde Niebuhr, Ranke ve Humboldt ile tarih yazıcılığının temelleri konusunda Mommsen üzerine yazan Cassirer’den yine Karl Löwith’in “Hegel Felsefesi”ne bakışı ve Hegel’in müsvedde halindeki ders notlarının toparlanmasıyla bir araya getirilen “Dünya Tarihi Felsefesi”ne kadar seçilmiş metinleri içeriyor. Tarihin Yaşam İçin Yararı ve Yararsızlığı Üzerine adlı bir eseri de bulunan Nietzsche, Dilthey (Tinsel Bilimlere Giriş), Aron (Max Weber’in Bilim Kuramında Tarihsel ve Sistematik Yaklaşımların Sentezi) ve son olarak da Bilimselcilik, Hermeneutik ve İdeoloji Eleştirisi’nden söz eden Karl-Otto Apel de “Ekler” olarak verilen bu bölümde seçilmiş metinleriyle yer alıyor.

Yaşam devam ettiği sürece tarih de tarihe bakış da değişecek, gelişecek hatta tarih de kendine bakışını değiştirmek, geliştirmek durumunda kalacaktır. Felsefenin tarihe katkısı da bu anlamda ve aynı oranda ama kendisini sürekli güncelleyerek devam edecektir. Sonuçta tarihten kaçma şansımız var mı?

Bu noktada da başlığa dönersek tarihin ne işe yaradığı sorusunun yine tarih içerisinde yapılacak okumalar, oluşturulacak sistematik düşünce şekilleri ve en önemlisi sistematik düşünme yöntemleriyle cevabını da kendi içinde taşıdığını görmüş oluyoruz.

(Varlık Dergisi, Şubat 2010)

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top