yığma yapılar

Mimaride yapılar en kabaca ve temel haliyle ikiye ayrılır. Yığma yapılar ve betonarme (karkas) yapılar. Yığma yapılar, doğal olarak en geleneksel olanlar. Yüzyıllardır kullanılan bir sistem. Ana prensip duvarların taşıyıcı olarak planlanlanmış olması. Yani binanın iç ve dış yüklerinin duvarlar aracılığıyla temellere aktarılması. Dolayısıyla böyle bir yapıda temellerin sağlamlığı da hayati önem kazanıyor. Bu duvarların oturduğu temel duvarlar dipte pabuç gibi düşünülebilecek sömellere oturur vs. Betonarme yapılarda ise bir iskelet vardır. Bu iskelet ahşap da olabilir çelik de. Duvarlar taşıyıcı nitelikte değildir. Doldurma görevi görürler daha çok.
Bu konuyu yeniden bana hatırlatan şey aslında işin mimari tarafı değil. Yığma yapıların içinde, yüzeyinde tam da yukarıdaki temel özelliklerinden dolayı değişiklik yapamazsınız. Çünkü adı üstünde üst üste yığılmalarla oluşan yapıdan dengesiz ve hesapsız bir şekilde -biraz da kabalaştıralım- bir tuğla çekerseniz duvarın yıkılma ihtimali vardır. Hatta duvarı çekerseniz, binanın yıkılma ihtimali vardır. Aynı nedenlerle geniş kapılar ve pencereler de açamazsınız. İki odayı birleştiren duvarı yıkalım da geniş bir salon elde edelim diyemezsiniz. Yıkım olur bu. İç değişiklikler yapmak istediğinizde, vaktiyle yapılmış olan bu yapı, bir engel olarak dikilir karşınıza. Betonarme yapılarda ise kolon ve kirişler sağlamsa, doğru yerlere müdahale ederek binanın içinde, bir legoyla oynar gibi oynayabilirsiniz.

Bazı yerlerde yığma yapıları, iskambil kağıtlarından yapılan kulelere benzetiyorlar. Bu belki biraz aşırı bir benzetme. Sonuçta yığma yapı, bütün bu gelişmiş inşaat teknolojisinin yanında hâlâ var olabiliyorsa, bu doğru kurallarla inşa edilmiş olanların kalıcılığından ve bu yapılardan beklentilerin minimum ve genellikle tek işlevli olmasından kaynaklanıyor. Betonarme sistemlerde ya da (mesela şu göğü aşırı delme isteği taşıyanlarda filan) panel sistemlerde vs. olumlu/olumsuz her türlü risk arttığı için minimum bir hata çok daha büyük yıkımlara da neden olabilir.

Demem o ki, bazı insanlara hele de şairlere bakınca kendi inşalarının yığma yapı şeklinde olduğu görülüyor... Yani statikler, herhangi bir değişime açık değiller... Çoğu zaman da isteseler bile bunu yapamazlar. Çünkü kendilerini taşıyıcı duvarlar üzerinde inşa ederek pek çok olası değişikliğe kapamışlardır. Aslında bir ölçüde onlara hak vermemek de mümkün değil, çünkü çok zordur belli bir dönemden/yaştan sonra; gerekiyorsa kendini yıkıp yeniden inşa edebilmek. Ama bugün, hâlâ bugün, yığma yapı inşa etmenin pek de anlamı yok. İsteğiniz yaşamda dekoratif bir rol sergilemek değilse eğer...

Yorumlar

5 yıldız

Tebrik ederim. Harikaydı. Hiç sıkılmadan okudum. Diğer yazılarınızı takip etmek isterim. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Yorum izleme seçenekleri

Yorumların gösteriminde tercih ettiğiniz şekli seçerek değişiklikleri etkinleştirmek için "Ayarları kaydet"i tıklayınız.

Yeni yorum gönder

Back to top