güzel ülkem

bayramları sevmem.. kendimce makul nedenlerim de vardır sevmemek için. kimseye de bir şey söylemem ama dileyen dilediği gibi hissetsin, sevinsin... çocukken benim için de başka türlüydü bayram sevinçleri...

haberlere bakıyorum... kurban bayramı nedeniyle kan gövdeyi götürüyor tabii ki.. yine de son yıllarda kesim yerleri nedeniyle en azından sokağa çıktığımızda eskisi gibi manzaraları görmüyoruz. bu da bir ilerleme sayılabilir mi? belki.

boğanın biri kaçmış, artık neden kaçmışsa, kimler nasıl kaçırmışlarsa ellerinden... boğa olunca tabii yaklaşmak yakalamak kolay değil.. ama her zaman bir kahraman vardır. buradaki kahraman kesimi gerçekleştirecek olan kasap... kahraman kasap hızlıca kafasını çalıştırıyor, ayrıca elinden kaçırdığı boğaya karşı o da bir boğa kadar öfkeli.. aklına boğanın bacaklarına bıçak atmak geliyor ki kaçamasın, koşamasın... bu arada bir kahraman daha var ki o da kanalı için çekim yapıyor. ne de olsa bu olayın bir haber değeri var.. zaten haber sunulurken de "canlı canlı yapılır mı bu bir hayvana" sesi geliyor arkadan... sonuçta boğanın dermanı kalmayınca yığılıp kalıyor.. herkes de muradına erecek.. yalnız bu arada kahraman kasabın bulduğu mezalim yöntemine karşılık hemen bir kamuoyu oluşuyor ve kasap vahşetle suçlanıyor. haklılar da olacak şey değil. ama işin trajik tarafı aynı "vicdansız kasap"ın boğa kaçmasa onu bu kez usulünce yani yere yatırıp besmeleyle boğazından kesecek olması.. yani vahşet ya da zulüm işin bu aşamasında yok, bu aşamada kutsal bir vazife gerçekleştiriliyor... Gerçi bayram olmasa da et yemeye devam ettiğimiz sürece biliyoruz ki bir yerde bir şekilde aynı işlem gerçekleştiriliyor... belki de gözümüzün önünde olmadığı sürece razıyız her şeye.. tıpkı içinde olmadığımız savaşlara uzak durduğumuz gibi...

güzel ülkem demek geliyor içimden sadece...

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top