76. Sone'nin Alametifarikası: Kendinden Memnun Olmayan Şair

Shakespear'in 154 sonesini içeren kitabının ilk baskısı 1609 yılında yapılmış. Demek ki bu sonelerin üzerinden 411 yıl, yani dört yüzyıl ve 11 yıl geçmiş.

Bir süredir her sabah başka -bazı şeylerle birlikte- düzenli olarak bir Shakespeare sonesi okuyorum. 76. Sone'yi dün okuduğuma ve hiçbir gün aksatmadığıma göre bugün itibariyle 77 gündür bunu yapıyorum demek ki. Bu tür edinilmiş alışkanlıkları seviyorum. Ritsos'un "Alışkanlıklar da değişir" şiir başlığında olduğu gibi, değişebiliyorlarsa yenileri de oluşturulabilir diye düşünürüm. En azından denerim.

Neyse, ana konu 76. Sone. Shakespear bu soneyi bir şairin ağzından yazıyor (Muhtemelen de kendisi ama hadi kesin demeyelim). Şair yazdıklarından mutsuz. Tespit var, tahlil var, şikâyet var, gerekçe var, arzu var.

İlk bakışta sanki aşk şiirleri yazan şairlerin hislerine tercüman oluyor gibi görünüyor ama bana kalırsa evrensel bir şair kesimine tercüman oluyor. Neden?

Diyelim ki sen hep sevgi, aşk vb. temaları yazıyorsun. Bir başkası da hep x'i, y'yi. Hatta "deneysel" şiir yazıyorum diyorsan, hep aynı deneyi yapıyorsan, yine aynı kapıya çıkar. Demek ki asıl sorun temadan çok her ne yapıyorsan onun tekrarının girdabında kaybolmak.

Klişe de böyle bir şey değil mi zaten? Sadece sıradan, basit şeylerin klişesi olmaz. İlk yaptığında sıradışı, olağanüstü olan her şey de hep onu yapıyorsan bir süre sonra aynı kategoriye girer. Gerçi ben klişe düşmanı değilim. Çünkü klişede günah, klişe olan şeye ait değildir, onu klişeleştiren şeye/yapıya/bakışa aittir. Dikkat edildiğinde klişe denilip burun kıvırılan her şey tam da ilk doğduğu, söylendiği, yapıldığı anda olağanüstü, evrensel ve muhtemelen herkesin ondan kendine bir pay alabileceği nitelikte olan şeydir.

76. Sone'nin iki ayrı çevirisini ekliyorum. İki çeviri arasındaki fark da ortaya çıkıyor böylece.

Sone 76

Niçin benim şiirim yeni süslerden yoksun,
Ne çeşnisi yeterli, ne de kıvraklığı var?
İsterim ki çağına sırt çevirmeyip bulsun
Taptaze söyleyişler, yepyeni anlatışlar.
Yazdıklarım benziyor birbirine tıpatıp,
Bütün şiirlerimde niçin urbalar aynı?
Basmakalıp sözlerim beni ortaya atıp
Ele verir adımı, sanatımın aslını.
Şunu bil ki sevgilim ben hep seni söylerim:
Bir sensin, bir de sevgin kullandığım tek konu:
Eskileri yeniler en üstün şiirlerim,
Önceden ne yazmışsam yine yazarım onu:

Nasıl ki güneş her gün hem eskidir, hem yeni,
Sevgim de yenibaştan söyler her söyleneni.

Türkçeleştiren: Talat Sait Halman
Shakespeare, Tüm Soneler, İstanbul: Cem Yayınevi, 1993, s. 193.

Sone 76

Neden kısırlaştı ki şiirim, kendini donatamaz oldu,
Değişimden, yenilikten alamaz oldu nasibini?
Niye ben de zamana uyup gözlemiyorum sağı solu,
Yeni yöntemlere, ilginç deyişlere açılmıyorum sanki?
Neden her yazdığım aynı, biri farksız ötekinden,
Hep aynı kılığa sokup duruyorum, bellediğim konuları;
Artık benim adım sesleniyor nerdeyse her sözümden,
Nerden gelmiş belli hepsi, biliniyor doğumları.
Ah, tatlı sevdiğim, bil ki, amacım hep seni yazmak,
Senden ve aşktan başka konum olmadı hiçbir zaman;
Tek yaptığım, eski sözlere yeni giysiler bulmak,
Kullanılmış olanı yeniden kullanmak durmadan.

Güneş her gün nasıl yenilenir, nasıl eskirse,
Aşkım da, söylenmiş olanı söyleyip duruyor işte.

Türkçesi: Bülent-Saadet Bozkurt
Shakespeare, Soneler, 4. basım, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1996, s. 96

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top