Üç Nokta Güz 2007, 2000 lerin 80'lere bakışı

1 Şiir için kısa sayılabilecek bir süre önce “tasfiye” kavramı dolayımında sıkça adı anılan “80 Kuşağı” yekpare bir bütün olarak ele alınabilecek bir imgeye sahip midir?

“Tasfiye” sözcüğünün son dönemde dikkat çektiğini ve peş peşe tartışmalara neden olduğunu biliyoruz. Bu tartışmaları izledik. Ancak hem “tasfiye” sözcüğünün doğru kullanılmadığını hem de hiçbir dönem için yazılan şiirin yekpare olması gerektiğini düşünmüyorum. Kaldı ki ille de ortak bir imge aranacaksa, evet bu defa darbe’nin ardından gelen sosyal, kültürel ve psikolojik yıkım korkunç boyutlara ulaşmıştır. O dönemin şiiri, yetmişlerin sonundan itibaren başlayan ve bu dönemde doruk noktasına ulaşan ağır koşullar altında yazılmaya başlanmış, etkilerini doğal olarak buradan almıştır diye düşünüyorum.

2 Darbe geleneğimizin üçüncüsü olan “12 Eylül”ün şiir geleneğimiz üzerinde yarattığı etki halen sürmekte midir? Eğer sürmekte ise hangi araçlar ve söylemlerle kendini var edebilmektedir?

Burada ilginç olan şeylerden birisi de şu 60’la başlıyor; 60 kuşağı diyoruz… 71’de 70 kuşağı diyoruz aradan 10 yıl geçiyor… 80’e geliyoruz… 80 kuşağı dedik… Şimdi ise 27 yıl sonra, daha önce hiç yapılmamış bir şekilde bu dönemi yerden yere vuruyoruz… Peki 90’lar… 2000’ler.. Neredeyse 2010’lara geliyoruz… Elbette bu etki yer yer şiddeti azalsa da sürmektedir… Her şeyden önce 80’de doğan çocuklar bugün 27 yaşındalar… Bu baskı döneminde konuşmayı, yürümeyi öğrendiler… Daha kötüsü bu akıntı gittikçe şiddetini arttırdı. Teknolojinin de yanlış kullanılması nedeni ile “insanın bozulması”na yol açacak hâle geldi.. Biz belki şanssız bir kuşaktık... Güçlü inançlarla güçlü inançsızlıklar arasında kaldık ve kendimize bir yer bulmaya çalıştık. 12 Eylül, etkisini, her noktada göstermiştir... Belki yeni yeni çözülmekte olan buzun etkilerinin ise geleceği meçhuldür…

3 Haydar Ergülen, geçtiğimiz sayıda kendisi ile yaptığımız söyleşide ‘80 şiiri için “etkisi bakımından değilse de, süresi açısından II. Yeni’den sonra en uzun süren şiirdir” diyor. Sizce süresi açısından uzun süren bu şiir, niçin etkisi bakımından uzun sürmemiştir?

80 şiiri dediğimiz nedir? Tarih olarak 1980’den başlayıp 90 kuşağından söz edebilmek için arada kalan 10 yıl mı? Buraya kimler dahildir? O dönem şiir yazanlar mı sadece? Peki, 70’lerde şiir yazmaya başlayan ama 80’lerle birlikte şiirini ve kendi mecrasını değiştirenler ne olacak? O dönem şiir yazmaya başlayan, ancak şiirini ve varlığını 90’larda göstermeye başlayanlar ne olacak? Sahiden kümeler oluşturmayı seviyoruz… Tüm bunlar hep görece geliyor bana... 80’den sonra darbe olmadığı için mi hâlâ 80 şiirinden söz ediyoruz? Yoksa dönemin iyi şairleri hâlâ şiir yazmaya devam ettikleri için mi? Elbette tek bir noktadan atılan oklardan söz edemiyoruz... Defalarca yazılıp söylendiği gibi, sizin özel sayınızda, şiir ve hayat kitabınızda da belirtildiği gibi bireysel çıkışlar vardır… İyi şairler vardır, iyi şiirler yazılmıştır… Turgut Uyar’ın şiiri, Edip Cansever’e, Ülkü Tamer’in şiiri Cemal Süreya’ya. benzemekte midir? Ece Ayhan’ı, İlhan Berk’i nereye koyduk?.. Ki toptancı yaklaşıyoruz…

Bu dönem yazılan şiirin, oluştuğu koşulların doğası nedeni ile bir toplanmadan çok dağılmayla var olmasını, bireysel kapanışlar ya da çıkışlar olmasını anlıyorum ve tuhaf bulmuyorum. Bu bir yeniden kendine gelme dönemine geçiş sürecidir... Zaten bir süre sonra sular durulmuştur... Kimi nehir, yatağını bulmuştur, kimi kurumuştur…
Nasıl karar verdik etkisinin uzun sürmediğine, sürmeyeceğine? Sanırım bunu söylemek için biraz daha beklemek gerekiyor. Ayrıca etkilenmeyi “o’na benzemek” olarak almak da gerekmiyor. Elbette bu döneme yakın duranlar vardır, durmayanlar vardır... Hatta kendini o dönemin dışında tutup, şimdi geriye doğru bakarak ahkâm kesenler de vardır…

4-Sizce“80 şiiri”nde “fazla” olan nedir?

Bence 80 şiirinde fazla yok. Çok zorlarsak, şair sayısı “fazla” diyebilir miyiz? Ya da imgesi? “Fazla” düşünmediler sokağı? Ya da salt şiiri “fazla” düşündüler? “Fazla” kapandılar? “Fazla” kırıldılar, yaralandılar? “Fazla” politik olmadılar? “Fazla” dergi çıkardılar?

Her şey olması gerektiği gibi... Birtakım konularda “fazla”lıklar zaten kendiliğinden gidiyor… Bugün başka şiirler yazılıyor... Ama yine “fazla”sı var... İnsanın da “fazla”sı var... Ki bu yüzden büyüdükçe hafiflemiyor mu hayatla bağımız... Oğuz Atay’ındı sanıyorum “acımasız olmadan acımasızca eleştirmek”... Ben bundan yanayım… Külliyen yok sayıcı yaklaşımlardan değil…

5 “80 Kuşağı”nın şiiri ile kişisel şiir gündeminiz ve yolculuğunuz arasında doğrudan ya da dolaylı bir ilişki olduğunu düşünüyor musunuz? Varsa bu ne türden bir ilişkidir?

Elbette bir bağım var... Her şeyden önce bir okur olarak bağım var…

1980’de 7, 1990’da 17 yaşındaydım... Bilinçli bir şekilde şiir okumaya başlamıştım. Elbette okuma serüvenim ders kitaplarındaki müfredata göre başlamıştı… Önce cumhuriyet dönemi şairlerini okuduk… Sonra sonra hayatımızın müfredatını kendimiz oluşturmaya başladığımızda bugüne doğru gelmeye başladık… Sanırım 1992 yılıydı… Bilsak’ta söyleşiler yapılıyordu ve ben o zaman öğrenciydim. Bu söyleşilerin birisinde yine 80’lere dair konuşuluyordu. k.İskender’in o söyleşide söylediklerini defterime not almıştım. “Bizde şair ağabeyler, ablalar yok artık, şair kardeşler var” dediğini hatırlıyorum. “Geleneğe onlar gibi bakmıyoruz” dediğini hatırlıyorum. “Biz şiire şiir olduğu için yakın duruyoruz” dediğini hatırlıyorum. Üç Çiçek, Sombahar okuyorduk… Şiir Atı, Göçebe, Şairin Atölyesi, Sokak, Beyaz… Şimdiki halinde olmayan Milliyet Sanat, Varlık ve Hürriyet Gösteri’yi de… Şiir Atı’nın bütün sayılarını sahaflardan bulmak benim üç yılımı almıştı. Bilar’da yapılan söyleşileri dinliyorduk… Benden çok daha fazlasını, benden çok daha iyi hatırlayacak bir sürü şair vardır… Ama son yıllarda olduğu gibi dejenere olmamış şiir akşamları yapılıyordu… Meis’te yapılan şiir gecelerinde iğne atsan yere düşmüyordu… Kısacası havada şiir kokusu vardı. Elbette etkilendim bunlardan, dönemin şairlerini okudum... Bir kısmıyla tanıştım… Kimi şairlerin şiirleri benim kendi yoluma ışık tuttu, dahil oldu… Kimiyle karşı kıyılara düştük… Kaldı ki pek çoğu yaşıyorlar ve yazıyorlar hâlâ…

Dolayısıyla kendi şiir serüvenimden 80 şiirini, şairlerini, dergilerini, ruhunu tasfiye etmem mümkün değildir…

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top