Oblomov

Benim okuduğum ilk Oblomov kitabı Sosyal Yayınları'nın bastığı Sabahattin Eyüboğlu - Erol Güney çevirisiydi. Dostoyevski kahramanları kadar meşhur olmasa da Oblomov'un hali, tavrı onu bir kahramana dönüştüren şey "[evrensel] tembellik" üzerinden biriciktir herhalde. Aynı zamanda dönemin Rusyasının ciddi bir eleştirisidir. (18. yüzyıl) Tam bir karşı kahraman olmasa da Stoltz da işin Rusya dışında görülen başka bir fotoğrafını çizer...

Ivan Goncharov'un 1849 yılında "Oblomov'un Düşü" ya da "Bitmemiş bir romandan episodlar" başlığıyla kısa öykü olarak yazdığı kitap bir roman olarak ilk kez 1859'da yayımlanıyor. Tam adıyla Ilya Ilyich Oblomov'un kitabın hemen hemen 100-150 sayfalık bölümünün odasında geçmesi ve kapıyla Oblomov'un yatağı arasındaki mesafenin daha ne kadar uzayabileceğini düşündüğümü anımsıyorum. Geçtiğimiz günlerde kendimin "yeniden okumalar mevsimi"nde Huzur, Karamazov Kardeşler, Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar gibi kitapların yanı sıra bugünkü aklımla bir kez daha okumak istediğim kitaplardan birisiydi Oblomov.

Sadece çeviriye değil çeviri kuramına, çeviri dünyasına, güncel gelişmelere de fazlasıyla önem veren ve çeviribilim " sitesinin ayakta durmasının tek müsebbibi Sabri Gürses'in Rusçadan çevirisiyle yeniden hayat bulan Oblomov (Çev. Sabri Gürses, Everest Yay., 2010 beni ayrıca sevindirdi. Sanki iç nedenlerin yanı sıra tam da yeniden planladığım bu Oblomov okuması için ikinci bir neden de aynı anda gelip yakama yapışıverdi, daha da güzel oldu...

Bizi de zaman zaman bir şeyi düşünüp düşünüp yapmaktan alıkoyan ne ise, aklımızdan geçirip eyleme geçirememekten paslanmış düşüncelerimiz neler ise, bazen bir ayağımızı diğerinin yanına bile getirmekten üşendiğimiz yani yaşamda "durmadan" durduğumuz zamanların perde arkası, o ruh hali... hepsinin varlığını derinden hissederek okumalı yeniden...

Elbette Calvino'nun Klasikleri Neden Okumalı? yazısında sıraladığı o 14 maddeyi de anımsayarak...

Farklı birkaç Oblomov kapağı

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top