Akasya Telaşı Hakkında Yazılanlar 4: Yusuf Alper

Derya Önder'in Akasya Telaşı adlı 2. şiir kitabı yayımlandı.Yaklaşık on beş yıldır şiirlerini çeşitli dergilerde izlediğimiz Önder'in dahaönce Ceza Defteri adlı kitabı yayımlanmıştı. Akasya Telaşı'nda Önder, insanın hüznünü, acısını, yaşadığı sorunları, iletişimsizlikleri, aşk kırgınlıklarını ince bir duyarlıkla yalın ve özgün imgelerle şiirleştiriyor. Önder, Türk şiirinin ana ırmağına katılan, o yatağı genişleten, çağcıl ve çağdaş duyarlıkla yazan bir şair. İlginç dil oyunlarından, söz cambazlıklarından uzak, insani olanı insanın temel iletişim aracı olan sözcüklerle ortaya koyuyor. 'Şiir sözcüklerle yazılır' düşüncesinin bir eki olarak Derya Önder olası ki 'şiir dizelerle de yazılır' düşüncesini de poetikasına yerleştirmiş görünüyor. Tabii dizeye önem vermesi bütüncül şiir anlayışını önemsemediği anlamına gelmez. Geçmiş şiirimizden ve özellikle İkinci Yeni'den nasıl nitelikli biçimde yararlanılabileceğinin bilincinde oluşu, onu başarılı kılıyor ve şiir yolunda attığı adımları sağlamlaştırıyor. O, güncel alkışlar için gerçek yazınsal tutumdan ödün vermeyen, günübirlik hedefler ardında olmayan, sonsuza kadar varolmayı amaçlayan bir poetikanın sürdürücüsü. Marjinal gösterilerden uzak durmaya özen gösteriyor. Ya da en azından Necatigil'ce, 'Biz işimize bakalım'diyor. Şiirlerinde hakiki acının içtenlikli biçimde yansıtılması okuyucuda yakıcı bir etki bırakıyor. Bu acıyla oyun oynanmaz. Onun kısmen itirafçı özellikleri olsa da doğrudan itirafçı bir şiirinin olduğunu söylemek olası değil. Acısının yakıcılığı, hüznünün derinliği ve herkesin olanı yansıtabilmesi bakımından E. Dickonson'a, A. Ahmatova'ya, Doğulu bir acıyı Batılı bir anlatımla sunması yönünden Füruğ'a yakın olduğu söylenebilir. Önder, itirafı bile yadsıyan, yüreğine düşen ateşle kavrulmayı, didişmeyi seçen bir şair. Kısmen itirafçılığı onun engelinden kaçanlar, taşanlar olarak görülebilir. Onun için soylu kadın şairlerin adlarını çağrıştırıyor. Tabii Türk şiirinden de başta Anadolu duyarlığı ve hüznünü çağrışıma yaslanarak yazan Turgut Uyar olmak üzere İkinci Yeni'nin anlamı yadsımayan, dize kaygısı taşıyan şairlerine; Cemal Süreya, Edip Cansever gibi, yakın bir çizgide olduğu görülüyor. Önder'in şiirlerinden örnekler seçmek oldukça zor. Çünkü hemen her şiirinden iyi dizeler almak olası. Bu da kitabın bütün olarak iyi şiirlerden oluştuğunu gösteriyor. Bu, kitap için önemli bir bulgudur.

KADINSI DUYARLIK

Bir kadın şair olarak kadınsı duyarlığın yansımaları, rahimle ilgili imgeler vb. olsa da o, kadın-erkek şair ayrımını boşa çıkarıyor. Aslolan şiirdir, kadınlık ya da erkeklik belirleyici öğe olamaz çünkü.  Tabii ki kadınsı duyarlığı işlemek, kadının sesini ve duyarlılık alanlarını öne çıkarmak günümüzde önemlidir, yapılmalıdır da ancak önemli olan iyi şiir yazmaktır ve Derya Önder de bunu başarıyor. 'çoktan kaybedilmiş bir savaştı aşk/ sen girdinşimdi aşkla arama// 'direndim hata payı olmayan aşklara/ hadi beni bir yangına dönüştür/ nasılsa kutsallığı yitmiş bir mabed bu beden/ nasılsa bu aşkta yanmayacak kadar semenderim ben' (s.15) Aşk ilişkileri ve genel insan ilişkilerindeki sorunları çok derin ve özgün biçimde sunmaktadır. 'dünmüş çatlayışı bir rahmin//sen belki de öfkenin yaşındasın/ o 'hayırsız çocuk' olmanın// sana kalsın 'ikişehrin hikâyesi' ve yarım şişe konyak/ annem susmaya çağırıyor beni' (s.17) derken kadınsı duyarlığı, otoriteye karşı başkaldırışı, ancak, anne üzerinden kurulan otoritenin farkındalığını imliyor.'' içimden insan geçti/ içimden nisan geçti/ ve ey ki/sarılıp sarmalanmış her yara'' (s.19) 'aşk da böyle dedi mor mihail/ aşkı biz/toprağa gömeriz boy atsın diye// bir dağ cevap verdi içimde/ öteki sustu' (s.31)Genel olarak doğuda baştan sona böyle değil midir? Aşklar toprakta büyür ve ikilem içinde insanımız  'boğazında bir düğüm'le yaşar.

 'KUYU'

Önder'in kuyuyla da yakın ya da yakıcı bir ilişkisinin olduğu, çocukluk yaşantısı olabileceğini düşündüren dizeleri var. Özgeçmişine ilişkin ya da 'şair beni'nin ('ben başkasıdır') kaybını çağrıştırdığı söylenebilir. Tabii sadece bir imge olması, yaşamsal karşılığının olmaması daolasıdır. Çünkü sanatsal yaratıda böyle bir zorunluluk yoktur; 'şairin hayatı şiire dahildir' ama hayat ile şiir bire bir ilişkili olmak zorunda değildir. Ölümünün on altıncı yılında Turgut Uyar'a vefa borcunu ödercesine acı yüklü bir şiir yazmış Önder: 'koşuyoruz yorulmak için yokuş yukarı/ ve bırakmak için kendimizi hayattan aşağıya/ 'esirgenmiş bütün zamanlar/ içilmemiş bütün içkiler kadar günaydın/ gidişinin on altısında Turgut Uyar'a'' (s.36-40) derken onu nasıl da eşduyumsal bir biçimde aktarabilmiş. Hüznün, elemin doruğa çıktığı dizeler: 'ahuyuyabilsem bir yaprağın ayasında/ değmeden yüzüme dirilerin gürültüsü/ yaşasam içinizde ey sevgililerim/ ey sakat çocuklarım her biri başka aşktan/ baştanbaşa küflüyüm, baştan başa yalan/ 'aklım on dokuzundan beri düşmanı kalbimin/ rahmim öldürülmüş çocuklar mezarlığı' (s.43) 'otuz yaş birden çoğalıyor tekrarın üzüntüsü' (s.45) Bu dize son derece özgün biçimde derin hüznünü ve her aldığı yaşa kötümser bakışını yansıtıyor. 'gece bitti/ üşüdü cam 'öldü kuş'/ kanadında kaldı hayatın buğusu/ soruyorum kendime: sabır benim neremde/ neremde herkesin üzdüğü çocuk/ kalbim kış uykusunda bir düş/kalbim kış' kalbim düş'/ kalbim'ömrümün yarası'' (s. 69) 'bekliyorum burada/ her şeyin her şeye karşılık geldiğiyerde/ dilimde tüyden hafif sözcüklerle.// Gelsin/ Gelsin ve dökecekse döksün ah'ını üstüme diye/ Gelsin/başka türlüsü yok/ bekliyorum/ telaşlı bir akasyanıngölgesinde' (s. 76) Akasya mı telaşlı gölge mi yoksa bekleyen mi? Ama bir telaş var ortamda. Şairden okuyucuya yayılan dünyanın kötülüklerinin, acılarının, zulümlerinin, ölümlerinin, çıkmazlarının, ikilemlerinin, yürümeyen aşkların, insan ilişkilerinin telaşı. Ve bu telaşı estetik kaygıyla en içten ve derinden yansıtan ve yaşatan Derya Önder'i kutlamak gerekiyor. Dünyanın ve insanların güzelliği için' Akasya Telaşı/ Derya Önder/ Digraf Yayıncılık/ Nisan 2008,İst./ 76 s.

 Yusuf Alper, Cumhuriyet Kitap, 1 Mart 2009

Back to top