pası gördüm
gördüm kabuğuyla sırdaş elmanın
kendini dilimleyişini
yenicamii’den kalkan kuşların
rıhtlardan atışını kendilerini
kakafonisini insanın
girişi gelişmeyi sonucu
sonsuz uçlarıyla kör mızrakların
nasıl atıldığını on ikilere
hiç kesmediği için bir bıçağın
sonsuza dek kesişini olmayan şeyleri
bir avludan bir avluya taşınan ağacın
sırf kabuktan olma kabuk ağacının
gövdesi tezat cetveliyle örülü
en son kim dolanmış karnının çeperine
kim dokunmuş unutkan memelerine zamanın
onu da gördüm eklendikçe ek yerlerinden
sökülen hayat giysisinin buruşuk pililerini
ütü tutmaz yüzlerini uslanmaz kadınların
bana tarih kitabını armağan eden
kendi tarih kitabının
çiçekler yaptığı sayfalarını
en sevdiği cildini hayat ansiklopedisinin
gönderen adamın
“artık bırakalım bunları da
kendi bataklığında büyüsün
gözlerdeki timsah”
deyişini
geleceğin memuru olmaktan
yorulan yerlerimi de alıp
boynumda haftanın beş günü
beş kere beş “hayır”ların senin
hayır olsun ikimize bu yarın
kapa şimdi her gün yazdığımız defteri
küt uçlu kalemimi geri ver
pulları gönderilmemiş mektupları da
kanbur bir yanlışı severmiş kadınlar
en çok kanburunu severmiş notr dam’ın
olsa olsa bi kadın
sabah minarelerinden haçlara ip gerip
kuruturmuş kullanılmamış çamaşırları
şimdi yeniden başlat beni restart
donduğum ekrandan yüzümü
taranmamış resimlerden saçlarımı çöz
bak bu son
sonu olmayan hiç yeri ikimizin
al bu istanbulun içinden çok milyondan
uzak bir doğuya bırak bırakacaksan
kıpkızıl dudaklarıyla aynaya yazan
en utanmaz yerlerine o aynanın
seninle utanmayan yerlerine bak
burası nisan
burası kışın dışarı çıkmadığı ev
sevgilim hoşcakal
19 eylül 2009
- 3407 okuma
Yorumlar
Yeni yorum gönder