Sosyal Medya hırsız mı?
Uzun süre çalınmayan kapıları yeniden çalmanın, uzun zaman aranmayan dostları yeniden ilk kez aramanın güçlüğü gibi, ev-bloğu hazirandan beri terk ettikten sonra (gelip bazen camdan gözetlemedim diyemem) son yazının tarihiyle her bakışım arasında giderek açılan fark, bana fiili öğrencilik yıllarından epey uzun zaman sonra yeniden elime rapido aldığımda hissettiğim şeyi hatırlatıyordu. Serbest elle düz bir çizgiyi çok da testere ucuna filan benzetmeksizin çizmeyle, bir tür kes-yapıştır'la, boya kalemlerle filan başladığımız mimarlık eğitiminin ilerleyen aşamalarında kalemi tutan bileğin artık nasıl bir esneklik kazandığı, şimdi artık olmayan/pek de yüz verilmeyen T cetvelleri ya da paralel cetvellerin idaresinde bu esnekliğin kıvraklığa nasıl dönüştüğünü giderek öğrenmiştik. Dolayısıyla yıllarca bunu yapmayan bir elin, yeniden kalemi tutuşu da çizdiği çizgi de sanki her seferinde önce pas döker gibiydi. Pas tutmak, ilk o zaman aklımda iyice yer etmişti.
Gerçi türlü türlü pas tutmalardan söz etmek mümkün. Bizde en yaygın olan şey galiba, düşünmeye yönelik olan "pas tutma". Sistem denilen o meşum ve malum canavar zaten senin düşünmemen ve düşünecek zamanının mümkünse de olmaması için elinden geleni ardına koymazken; kendin de içe-dönüşlerin, sessiz mırıldanmaların, bazen kırılmaktan mecalinin kalmaması gibi nedenlerle de pas tutarsın... Bazen de bir araya getirebileceğin şeyleri öyle savruk biçimde çarçur edersin ki, geriye kırıntılardan başka bir şey kalmaz.
Bizim şiir gündemimizde her şey büyük oranda öyle "akıl dışı" öyle "ipe sapa gelmez" hale dönüşebiliyor ve bir yandan da çoğu zaman öyle "sabun köpüğü" şeklini alıyor ki zaten çok esaslı bulmadığın bir sürü şeye anlık tepkiler, karşılıklar; yer yer sızlanmalar ya da şikâyetlerle karşılık veriyorsun. Ve tüm bunlar ışık hızıyla kaybolup gidiyor. Ülkedeki aşırı yüklü gündem daha algı bile tamamına ermeden, hemen karşına yeni bir şey, yeni bir sürüm sunuyor.
Şimdi bütün bunları düşünürken, sosyal medyaya karşı herhangi bir düşmanlık gütmeyen birisi olarak yine de acaba farkında olmaksızın ve aşırı zaman ayırmaksızın, ona vakfolmadan, onu gündelik hayatın herhangi uygun bir ânında herhangi uygun bir şekilde yaşamına alsan dahi, acaba farkında olmaksızın bölünüyor muyuz, dağılıyor muyuz diye düşünüyorum. Düşüneceğim de biraz daha...
- 4032 okuma
Yorumlar
Yeni yorum gönder