Sonuşmaz
Eskiden beri sevdiğim bir şey, terimleri, kavramları kendi alanlarından koparıp başka türlü düşünmek. Ya da onların yarattığı çağrışımlarla başka bir şey kurgulamak.
Bir süredir kendi yazışma/çalışma arşivlerimde bir kategorizasyona, elemeye vb. gittiğim için vaktiyle zihnimi meşgul eden ama sonra aklımdan tamamen çıktığını anladığım şeylerle karşılaşıyorum bu uğraş sırasında.
"Sonuşmaz"ı da Eylül 2010'un bir gününde, şöyle bir hazır tanımla kendime email olarak göndermişim:
"Sonuşmaz: Bir eğriye giderek yaklaşan, ama sonuna kadar uzatılsa bile yaklaştığı halde eğriyi kesmeyen doğru."
Matematikçiler tuhaf bulacaklardır ama şu tanımdan benim aldığım şeyler bambaşka.
Eğriye yaklaşan ama kesmeyen/yaklaşamayan doğru.
Eğri ile doğruyu matematik biçimsel olarak matematik alanından çıkardığımızda da doğrunun eğriye yaklaşması ama ulaşamaması makul değil mi? Doğrunun eğrildikçe doğruluğundan kaybedeceğinin aşikâr olduğu gibi.
Eğri'yi yolu doğru'dan başka olan olarak da düşünebiliriz. Tanımdaki gibi, birbirine değecek kadar yaklaşsa da değmeyecek; bunun için sonsuza kadar gitse de değemeyecek iki şey, iki insan, iki her ne ise...
Üstelik Türkçeye "sonuşmaz" olarak çevrilen terimin İngilizcesi asymptote. Aslında Türkçede asimptot olarak da geçiyor zaten. İngilizce kelimenin kökeni de Yunancaya varıyormuş.
"Beraber düşmek" (kavuşmak da denebilir bu durumda belki) anlamındaki Yunanca kelime "sympiptein". Olumsuzluk anlamı veren A ile birleştiğinde A-sympiptein "beraber düşmeyenler, kavuşmayanlar" oluyor. Sym-piptein olarak bakıldığında da syn (birlikte), piptein (düşmek) olarak ayrışıyor.
Daha da ötesi "semptom" olarak kullandığımız kelimenin Yunanca aslı "symptom" da aynı kökten geliyormuş.
Sonuşmaz'a dönelim. Bence pek çok şeyin anlatamayacağını anlatıyor. Hayatta bazı şeyler sonuşmaz, birbirine ne kadar yaklaşsa da, ne kadar birlikte yol alsa da...
- 100 okuma
Yorumlar
Yeni yorum gönder