DENIAL (YOKSAYIM)

We are on the verge of the night that is approaching, whirling and whirling

At the edge of the bridge composed of the murmurs uttered when we are delirius

How is it possible to narrate why all these injuries occur, without arms and weapons

How is it possible to explain this depthlessness causing the flower to fade

Life is a ball of silk thread, multicoloured

Life is all the sad poppies standing still under the rainbow

The mystery in how a man falls in love with a woman silently

How the magic is unveiled in the silent love of a woman

I am gathering all the rain drops, all the downpours in the towns that are piled together

Gathering the suns in the vast blues, our hands so skinny

The piercing pain of all the incomplete loves, carried away, in whatever age one is

Ask me, I will tell how many stars there are, if possible,

All rolling down in the night, from the darkness, into the light

 

Our mouths, full of foam, love in our mouths, chewed and spit out

Welcome’s, goodmorning’s, how are you’s all chewed and spit out

This is not how it goes, I know, impossible to proceed, remaining thus behind

Thin ropes streched between us, ponds of tear drops rolling down in thin lines

How can the lovers ordered to go away, and all those unreachable Springs be narrated

Better would it be you and me as the only audience, how crowded are the spectators

Watching the despair, as if one crosses a garden full of pebbles, rocks, stones

Stabbing one, piercing needles into the body in full length

And then, watching how one suffers, this unmatched defeat, that is unique

 

We are approaching turning round and round, remaining in the night

That is why we still are where we are, the abscissa, zero and all, zero is the ordinate

No wings have I, streched out, not even a revenge, not taken at all

No harm done in asking you for the last time, I know

No harm done for certain women

If they remain out of their shells then they won’t be in despair

No pain in my soul, dry are my eyes, and if despair

Does not roam around me...then I am well, better than anyone....

 

Our mouths, full of foam, why is all this foam for

This night, which season does it belong to, and who says ‘you’ to you

Being involved in life, falling in love, into despair, laughing and playing

Weeping for the one that has passed away, just laughing and playing

As I already said, if it is a dream, it is a dream, and if a lie, then it is a lie

As the lies told destroy the untold dreams

This is how we all are...how calm and withdrawn, how offended...and thirsty

 

Now we should rest beneath the trees grown by us

And, just today, is the exact time to talk about us, and about all those

Septembers, Octobers that will follow each other in time, the way you wish

The children too die as their childhoods do die

Open the rear window of the world and look around

That green field and grass made up of hopes

That carnation, that rose, that one, tell me what its name is

The one that falls upon the darkness, whirling and whirling

Is it this life that will take us out into the streets

 

I just laugh.

 

Derya ÖNDER

(Translated into English by Aysu ERDEN)

 

* * * * * * * * * * * *

 

yoksayım

döne döne ilerleyen gecenin ucundayız

sayıklamalarımızdan oluşan köprünün kıyısında

nasıl anlatılır top tüfek olmadan alınan yara

nasıl söylenir bir çiçeği solduran derinsizlik

yaşam bir top ibrişim yumağı renk renk

yaşam ebemkuşağının altında üzgün gelincikler

bir erkeğin bir kadını susarak sevmesindeki sır

bir kadının dillenmemiş aşkında çözülen sihir

yağmurları topluyorum, yağmurlarını kentlerin yığılmış

güneşlerini topluyorum mavilerin, ellerimiz bir deri bir kemik

sızısı taşınır hangi yaşa gitsen eksik sevmelerin

sor bana, diyebilirsem söylerim kaç yıldız

bir gecede yuvarlanır karanlıktan aydınlığa

 

 

 ağzımız köpükler içinde, ağzımızda çiğnenip tükürülmüş aşk

çiğnenip tükürülmüş merhabalar, günaydınlar, ne haberler

böyle olmaz biliyorum, ilerlenmez böyle geri

aramızda ipince ipler gerili, ipince gözyaşı gölleri

nasıl dile gelir git denilen sevgililer, varılmamış baharlar

sen ben olsak iyi o kadar kalabalık ki acının seyircisi

çıplak ayakla geçmek gibi çakıltaşlı bahçeyi

kana kana batırmak topluiğnelerini diğerine

sonra geçip seyretmek bu eşsiz yenilgiyi

 

 

döne döne ilerliyoruz, içindeyiz gecenin

o yüzden aynı yerdeyiz, apsis sıfır, ordinat sıfır

yok gerilmiş kanadım, alınmamış öcüm

sana son kez sormakta beis yok biliyorum

beis’i yoktur bazı kadınların

kederleri de olmaz kabuksuz kaldıysalar

ağrı yok içimde, gözlerim kuru, dolanıp durmasa

bir de keder yöremde…yok benden iyisi…

 

 

ağzımız köpükler içinde, bu neyin köpüğü

bu hangi mevsime ait gece, sen kimin senisin

güle oynaya düşmek var hayata, aşka, acıya

güle oynaya ağlamak ölenin ardından

dedim ya düşse düş yalansa yalan

söylenmemiş düşleri nasıl yok ederse söylenmiş yalan

o kadarız… o kadar durgun, alınmış… susuz o kadar

 

 

şimdi dinlenmeliyiz gölgesinde büyüttüğümüz ağaçların

tam da bugün söz etmeliyiz ikimizden, artık sen

nasıl istersen öyle geçen eylüllerden ekimlerden

çocuklar da ölür çocukluklar da

aç da bak dünyanın arka penceresinden

umuttan yapılma şu çayır çimen

şu karanfil, şu gül, şu sen söyle

döne döne devrilen karanlığın üstüne düşen

şu hayat mı çıkaracak bizi sokağa

 

gülüyorum. 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top