"Baskıya hazır"

Bu akşam bir kitap üzerinde çalışırken aklıma çok gerilerden bir olay geldi.
Bundan 11 yıl kadar önce o dönemde birlikte çalıştığımız bir yayınevinden "baskıya hazır" bir proje kitap için "acil" bir iş önerisi almıştım.

Sahiden de tasarımı bitmiş bir kitaptı. Fakat ilginç bir şekilde, tasarımcı son dokunuşları yaparken gözüne metinde bazı yazım hataları filan çarpmış. Alıcı gözüyle bakmaya başlayınca da canı sıkılmış ve yayınevine dönüp "Bu metni birine daha okutur musunuz" demiş.

Böyle dikkatli, gözleri keskin tasarımcılara, grafikerlere ayrı bir saygı duyarım her zaman. Çünkü başta kendi işini çok önemsememekten ve sevmemekten kaynaklanan nedenlerle grafikerlerin çoğu (en azından benim 17 yıldır karşılaştıklarımın) metnin onları ilgilendirmediğini düşünürler. Sen ne yazarsan, onu yazarlar; sen hatalı yazmışsan onlar da metne hatalı işlerler; genel olarak yaptıkları işleri kontrol etmeden geri gönderirler vs.

Benim zihnimde ise tasarımcıların ya da grafikerlerin vs. en azından metnin biçimsel yanları konusunda biz editörlerden daha keskin gözlü, biçimsel sorunlardan (mesela görseller mi ortalı değil, standart olması gereken aralıklar mı farklı vb.) rahatsız olmada ve sayfa estetiği konusunda bizden daha ileride olmaları gerektiği gibi bir ideal var. Elbette böyle kişilerle de çalıştım ama bu sayının 10'da 1 veya 2, hadi biraz daha zorlasam 3'ten yukarı çıktığını görmedim.

Olaya dönersek, işte o tasarımcı daha hiç tanışmadan, yayınevine yaptığı bu uyarıyla benim için o dar aralıktaki yerini almıştı hemen. Bir çarşamba günü başlayıp pazartesiye kadar, elimdeki diğer işleri bırakıp gece gündüz çalışarak A4 boyutunda, görselleri de olan aşağı yukarı 400 sayfalık kitabı okumuştum. Sonuçta ortaya imla, sorunlu cümle, tekrar, biçimsel sorunlar ile birlikte 1.700 küsur tashih çıkmıştı. Bu tashihler girildi, tekrar kontrol ettik. Kuruma gitti, geri geldi, tekrar baktık, tekrar gitti, başka şeyler de değişti vs.

Şubat ayının başında "baskıya hazır" olarak bana gelen kitap, gerçekten baskıya gittiğinde Nisan ortasıydı. O kıymetli tasarımcıya ne kadar teşekkür edilse azdı. Ben de çok emek verdim ama onun ilk dikkati olmasa sonuç herhalde hüsran olurdu.

Benzer işler "baskıya hazır" diye geldiğinde o yıllardan beri refleks olarak irkilirim. Kendim okuyup bitirene kadar temkinli olmaya devam ederim. Olumsuz bir şey de söylemem baştan ama "Bakalım" derim. Bunu bazen yazarlar da yapar. "Sizden önce iki kişi daha okudu aslında" gibi cümleler de bende aynı etkiyi uyandırıyor.

Keşke her şey o kadar kolay olsa.

Türkiye'de en görünmeyen, kıymeti birçok "entelektüel kurum" tarafından bile bilinmeyen bir meslektir kitap editörlüğü. Böyle nice işler de vardır eminim. Ben, benimkinden mesulüm.

İşime döneyim...

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top