Mimarlık Üzerine On Kitap - Vitruvius

Okula başladığımda, daha doğrusu bölümü kazandığımda çok mutlu olmuş, kendimle çok gurur duymuştum. Çünkü mimarlık gözümde hakkında çok az şey bilmeme rağmen bir sanattı. Okulun ilk günlerinde proje çantası ve T cetveli (artık yok tabii ki) taşımak ayrı bir sevinçti. Biz mühendislik öğrencileri gibi hesapların arasına gömülmeyecektik. Yaşamda gördüğümüz her şeye bakmak bizim işimiz olacaktı. Birkaç mühendislik dersi dışında tüm derslerimiz de buna ya da malzemeyi tanımaya yönelikti aslında. Birkaç kitabın bizim için çok temel olduğu söyleniyordu.

güzel ülkem 3

Biliyorum çok hoş bir şey değil içinde olmadığın bir konuşmaya kulak misafiri olmak... Ama üzgünüm, duydum ve duymakla kalmadım, önümdeki kâğıtlara not aldım. Biz dolmuşta böyle konuşabilen, özgür, açık, zihni hür, kalbi hür, vicdanı hür bir toplumuz. Her türlü "cell" bize fazla konuşma özgürlüğünü verdi, kendilerine müteşekkiriz. Ama bir sevgili, ama bir dost ama kim? bilemiyorum...

Ama diyaloğun monolog kısmı şöyle:

-Sen neyin peşindesin?
-...
-Boş ver...
-...
- Sen neyin peşinde olmak istiyosan, onun peşinde ol...
-...

Jack the Ripper ya da Karındeşen Jack

Bugünlerde müzik bana en iyi gelen şey galiba. Ve galiba bir daha dünyaya gelsem müzisyen olmak isterdim. Jack the Ripper grubuna dün tesadüf ettim. İsmiyle de enterasan tabii.. 1880 lerin sırrı çözülememiş seri katilinin adını alan Fransız bir grup. Çok az şey var haklarında İngilizce. Alttan girip üstten çıkarak sonunda fransızca da olsa sitelerini buldum.

Bağışlamak mümkün mü?

Bağışlama ve Kozmopolitizm
Çev. Ali Utku, Mukadder Erkan
Birey Yayıncılık
Temmuz 2005

İki yaz önce okumuştum Derrida'nın bu kitabını. O zaman "bağışlamak" sözcüğü bütün türevleri, olumlu olumsuz yanları, bireysel, toplumsal açılarıyla kafamda dönüp duruyordu. Bağışlayan olmak, bağışlanılmayı ummak, başkasının adına bağışlamak ya da üçüncü şahıslar tarafından bağışlanmak gibi şeyler...

güzel ülkem 2

Genellikle bir şekilde haberleri izlemeye çalışırım.. Ama sabah ama gündüz ama akşam... Ama televizyondan ama gazetelerden ya da internet üzerinden...

iki farklı yorum: Tom Waits ve Liz Durett - November

http://www.tomwaits.com/

November
No shadow
No stars
No moon
No cars
November

It only believes
In a pile of dead leaves
And a moon
That's the color of bone

No prayers for November
To linger longer
Stick your spoon in the wall
We'll slaughter them all

November has tied me
To an old dead tree
Get word to April
To rescue me

Rebekka Bakken - Hard to be a loser

I Keep My Cool -

06. Hard to be a loser

It's hard to be a loser when it is forbidden to lose no matter what you start it's bound to have an end and no matter what happened you know you are to blame What others find sweet is what you call the blues

Türk Kaderciliği - Nietzsche

T ü r k k a d e r c i l i ğ i - Türk kaderciliğinin en temel hatası, insanı ve kaderi iki ayrı şey olarak karşı karşıya getirmesidir: İnsan, kaderine karşı koymaya, onu engelleme çalışabilir, ama kader her zaman zaferi kazanacaktır, der; bu nedenle en mantıklısı boyun eğmek veya keyfe göre yaşamaktır. Gerçekte ise her insan kendi içinde bir parça kaderdir; belirtilen şekilde kadere karşı koyduğunu sandığında, kaderi de yaşamış olur.

İçeriği paylaş

Back to top