Şiir: Belki de deniz, kıyının kenarıdır

Beni bir şiir yazdı bu gece
orda aylardır doğmadan her sabah batan güneş
Eli silahlı sokaklar, mahsur odalar, bahçeler barut çiçeği
Gelmiyor desem yükselişi ağıdın
sıra sıra dağlar var görünmüyor desem
Hayat çok zor desem, iş güç, her şey aynı bildiğin gibi
her zaman oluyor akşam, sabah bana uyanıyor, eh iyiyim
Her gün yeni şaşkınlıklar edinip eskitmelerin ülkesinde
Duyulmuyor desem onca tekno-sesin arasında insan-sesi
Sanal gözyaşı üretilmedikçe bilmeyecek karşıdaki
Nasıl da sıçrıyor klavyeye çarpan gözyaşı 17 inç ekrana
Oysa açılır açılmaz e-postalar akıverseydi ya

Artık

İnsan zaman geçtikçe, epey görüp geçirdiğini düşündükçe zannediyor ki:

Artık kırılmam ya da daha az kırılırım.
Artık o kadar üzülmem.
Artık o kadar hatırlamam.
Artık daha çabuk unuturum (hatırlamakla unutmak başka şeyler).
Artık daha az acı çekebilirim bazı şeyler için.
Artık yaralar daha çabuk sarılır, ne de olsa zırhlar değiştirilmiş, en kötüsü yamanmıştır.
Artık budanmış dallarımda daha çok çiçek açar.
Artık kimse o kadar acımasız olmaz birbirine karşı.
Artık bir sökükle tamamen heba olmaz hiçbir şey.
Artık özlemem.
Artık özlenmesem de umurumda olmaz.

Neden "Editörün Günlüğü"?

Hayatını kitap editörlüğü yaparak idame ettiren ve böyle geçirdiği uzun yıllardan, her ne olursa/olduysa olsun, sevinç duyan biri olarak siteye böyle bir kısım eklemek uzun zamandır düşündüğüm bir şeydi.

Aslında "günlüğü" kısmını değiştirmem gerekir; çünkü yapmak istediğim öyle günü gününe tutulmuş bir "günlük" oluşturmak değil. O nedenle bugünlerde bu başlık başka bir şeye dönüşebilir.

Kant'ın şiire verdiği zarar (Hölderlin örneğinde)

Bugünlerde bir vesileyle Hölderlin’le ilgili okumalar yapıyorum. Dolayısıyla Türkçedeki Hölderlin’le ilgili kitaplara da tekrar bakıyorum. Malum, Hölderlin deyince sadece şiirden değil aynı zamanda felsefeden özellikle de Alman felsefesinden de söz etmek gerekiyor. Ne de olsa Hölderlin, Hegel ve Schelling'in yakın arkadaşı, 1790'da aynı odayı paylaşıyorlar hatta. Schiller’den zaten etkileniyor ve sonraki dönemde de Heidegger için çok önemli bir konum teşkil ediyor.

Tadilat

"Olağanüstü" ve tarihsel diye niteleyebileceğimiz bugünlerde (hatta bu aylarda) ben de kendimi bir kez daha eve, uzun zamandır kapısı açılmamış ama yine de zaman zaman sokağından geçilmiş bu eve bir kez daha dönmüş gibi hissediyorum. Siteyle tazelenen ve yinelenen ilişkimi "tadilat" yapıyorum şeklinde ifade edebilirim.

Ben yokken de 12 yıldır herkese açık olan bu evde tadilat yaparken, vaktiyle zihnimin nelerle meşgul olduğunu, uğraşlarımı, dinlediklerimi, izlediklerimi, düşündüklerimi hem bir gözlemci edasıyla hem sözün sahibi olarak yeniden görüyorum.

Schubert - Ständchen "Leise flehen meine Lieder"

Şimdilik sadece usulca bırakalım, sonra yazmak üzere...

"Dil Dildir"

"Dilin bizzatihi kendisi üzerine, yalnızca dil üzerine kafa yoracağız. Dil bizatihi – dildir ve kendisi dışında hiçbir şey değildir. Dilin kendisi, dildir. Mantıkla denetim altına alınan anlama, her şeyi hesaplamaya göre düşünme ve dolayısıyla genellikle buyurucu olan düşünme, bu önermeyi boş bir totoloji olarak görür. Aynı şeyi iki kere dile getirmenin –dil dildir– bizi herhangi bir yere götürebileceği nasıl düşünülebilir? Fakat biz herhangi bir yere gitmek istemiyoruz. Biz yalnızca, yalnızca zaten bulunduğumuz yere bir kere daha varmak istiyoruz.*"

Moby - Everloving

Olmak istediğim yerlerden biri.
O akışta ve o boşlukta seyir halinde
ve 1.03'teki geçişin güzelliğinde.

Negatif Sessizlik

"[...]
1. Sessizlik edebiyatın avangard geleneğine işaret eder. Amacımız doğrultusunda bu gelenek Sade’dan Beckett’e uzanır. Bu geleneği karşı-edebiyat olarak adlandırmak isteyebiliriz.

2. Sessizlik akıldan, toplumdan ve tarihten uzaklaşmayı, insanoğlunun yaratılmış dünyasındaki her türlü meşguliyetten ayırmayı [ayrılmayı], her türlü toplumsal varoluş biçimini feshetmeyi işaret eder. Bu insani sistemlere karşı koyan ve hatta onları bozan radikal ampirizmdir ve o, günlük sözcüklerdeki boş lafları ortaya çıkarır.

Ayların en zalimidir nisan

in

Çorak Ülke

...
Ayların en zalimidir nisan, leylaklar
Açtırır ölü topraktan, yoğurup
Bellekle isteği, diriltir
Ölgün kökleri bahar yağmurlarıyla.
...
Hangi kökler kavrar, hangi dallar büyür
Bu taş yığınında? Ey insanoğlu,
Bilemez, kestiremezsin, çünkü bildiğin ancak
Bir kırık suretler yığınıdır güneşin kavurduğu,
Ne ölü ağacın gölge, ne cırcırböceğinin huzur
Ne de kuru taşın su sesi verdiği. Yalnız
Bu kızıl kayanın altı gölgelik,
(Gel, sığın gölgesine bu kızıl kayanın),
Ve ben sana öyle bir şey göstereceğim ki,
Ne seni sabahları izleyen gölgendir bu,

İçeriği paylaş

Back to top