Nefes - Kim Ki Duk

Bilgisayarın bir köşesinden çıkan bir yazı. Pandeminin en ağır kayıplarından biri olarak, hayatını o süreçte kaybeden Kim Ki Duk'un Nefes filmiyle ilgili yazmışım eskiden.

*

Nefes (2008) Kim Ki Duk / 16 Subat 2008 Cmt

Kim Ki Duk’un ondördüncü filmi Nefes. Daha önce Samaria (Fedakar Kız), İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış.., Boş Ev, Yay, Zaman gibi filmlerini izleme imkanı bulmuş seyirciler için yine “tam da bir Kim Ki Duk” filmi diyebileceğimiz bir film.

Bach

Herkesin gidip gidip döndüğü, ne yapsa sonunda hep aynı şeye çarptığı bir şeyleri vardır.
Ben de gider gider sonunda her yerden Bach'a dönerim.
Kurban'ın başında anlatılan meseldeki gibi, üç yıl boyunca bir tepeye tırmanıp kurumuş bir ağacın canlanmasını umarak her gün ona su vermek, elbette günümüzün "hızlı" zamanlarına, "saman alevi" beklentilerine uymuyor. Öfke de çabucak eriyiveriyor, sevgi de. İnsan ikisine de yaslanamıyor. Galiba, bir tek şiir, edebiyat, müzik ve sanat bizi kurtaracak, tekniğin boyu çayın suyunu aşmış olsa da.

Heidegger Felsefesinde Varlık ve Hakikat

2016-2023 yılları arasında kitap editörlüğü, dünya işleri ve hayat gailesi dışında zihnimi en çok meşgul eden şey doktora tezimdi.

Geçen güz zihnimin bu yanı, yerini konuyla ilgili başka meşguliyetlere bırakarak (şimdilik) boşaldı.

Ulusal Tez Merkezi: Heidegger Felsefesinde Varlık ve Hakikat

Ritim

Daha hiç aksine rastlamadım: Ritmi bozulan hiçbir şeyden hayır gelmez, gelmiyor. Daha doğrusu, bir vakit gelir, yine bir ritim yakalanır ama o artık yeni bir şeydir.

Bu yüzden "ritmi bozulan" her şey beni huzursuz eder. Neyin ritmi? Her şeyin, herhangi bir konuda, bir ilişkide, bir işte, çalışmada, yazmada, konuşmada, susmada, uykuda, uyanıklıkta, yakınlıkta, uzaklıkta, gecede günde, gelmede gitmede vb. yani yaşamda. Ritmin değişmesi ile bozulması ya da kesintiye uğraması arasında çok fark var. Kendi yolunda giden her şeyin zaten ritmi değişir, azalır, artar vb. Bahsettiğim o değil.

Etta James - I'd Rather Go Blind

Yine pazar, yine caz. Hava puslu, deniz puslu, galiba yarınlar da öyle olacak biraz.
Martılar denizin üstünde birlikte alçalıp birlikte havalanıyorlar.

Pencereden denizi görmek büyük lüks; başını her çevirdiğinde, sabahını, akşamını, gecesini gündüzünü izleyebilmek; dalgaların sesinin sana kadar varması.

Bechet's Fantasy - Sidney Bechet

Pazara, kapalı havalara, tozlanmış, havalandırılmamış ruhlara caz iyi gelir...

Bir şeyin içinde kaybolmak

in

Bir şeyin içinde kaybolmak, körlük yaratır mı? Mutlaka. Ama neye karşı?

Bu soruya daha iyi cevap verebilmek için bazı şeyleri ayırt etmek gerekir. İlk olarak kastettiğim fiziki bir şey değil. İçinde kaybolduğumuz şeyin bir nesnesi olabilir elbette ama içinde kaybolmanın kendisi tamamen düşünmede kaybolmak. Öyle bir kaybolma ki "mutlaka" cevabını verdiğim körlük o şeyin, o düşünmenin dışında olan her şeye karşı gelişir. İçerde ise ancak derinliğe ulaşılır.

Muallim Nâci'nin İfade-i Mahsusa'sı

Önceki gecenin bir yerinde, bir şeyi istediğin şekilde yapmakla senden istenildiği ama öyle yapmak istemediğin şekilde yapmak arasındaki gerilimli alanda dolaşırken Muallim Nâci'nin Osmanlı Şairleri adlı kitabına denk geldim.

Muallim Nâci kitapta Osmanlı Dönemi'nde yaşamış, kendi seçtiği 32 şairden söz ediyor, haklarında kısa metinler kaleme alıp şiirlerinden örnekler veriyor.

Kitabın başında yer alan 1877 tarihli, "İfade-i Mahsusa" başlıklı önsöz niteliğindeki yazısınn son üç paragrafı, sanki ben çağırmışım gibi, hislerime tercüman oldu.

Kant, Heidegger ve Hakikat Ülkesi

Doktora ders dönemindeyken Saf Aklın Eleştirisi'nde (kitaba göre Arı Usun Eleştirisi) iki yer ders dışı dikkatimi çekmişti. İlki, Kant'ın Birinci Yayıma Önsöz kısmında "duruluk"la ilgili yazdığı paragraftı:

can sıkıntısı

Bazı zamanlar, içine yüz binlerce kelimenin gömüldüğü ama birinin bile yüzeye çıkamadığı derin bir can sıkıntısı sadece.

İçeriği paylaş

Back to top