Muallim Nâci'nin İfade-i Mahsusa'sı

Önceki gecenin bir yerinde, bir şeyi istediğin şekilde yapmakla senden istenildiği ama öyle yapmak istemediğin şekilde yapmak arasındaki gerilimli alanda dolaşırken Muallim Nâci'nin Osmanlı Şairleri adlı kitabına denk geldim.

Muallim Nâci kitapta Osmanlı Dönemi'nde yaşamış, kendi seçtiği 32 şairden söz ediyor, haklarında kısa metinler kaleme alıp şiirlerinden örnekler veriyor.

Kitabın başında yer alan 1877 tarihli, "İfade-i Mahsusa" başlıklı önsöz niteliğindeki yazısınn son üç paragrafı, sanki ben çağırmışım gibi, hislerime tercüman oldu.

Kant, Heidegger ve Hakikat Ülkesi

Doktora ders dönemindeyken Saf Aklın Eleştirisi'nde (kitaba göre Arı Usun Eleştirisi) iki yer ders dışı dikkatimi çekmişti. İlki, Kant'ın Birinci Yayıma Önsöz kısmında "duruluk"la ilgili yazdığı paragraftı:

can sıkıntısı

Bazı zamanlar, içine yüz binlerce kelimenin gömüldüğü ama birinin bile yüzeye çıkamadığı derin bir can sıkıntısı sadece.

Yorgo Seferis'ten bir şiir: KAÇIŞ

Bugünün en güzel anı, bu şiirle karşılaşmak oldu.

KAÇIŞ

Bundan başka bir şey değildi aşkımız:
gider, dönerdi gene ve bize
gözleri kapalı, uzak, çok uzak
mermerleşmiş bir gülümseme getirirdi
yitik sabahın otunda
garip bir deniz kabuğu
ruhumuzun inatla açıklamaya çalıştığı.

Bundan başka bir şey değildi aşkımız:
sessizce yoklardı çevremizde ne varsa,
açıklamak için ölmek istemeyişimizi
bunca coşkuyla.
Ve tutunduysak başkalarının bellerine,
vargücümüzle sarıldıysak boyunlarına,
soluğumuz karıştıysa
bir başkasının soluğuna,
ve yumduysak gözlerimizi, bundan başka

Yayımlanmamış Şiirlerden: Rahip ve Zorba

rahip ve zorba

“o halde arsenik sevinçlidir, ben ise
haliyle hiç öyle değilim”

hem rahip hem zorba
iplerin ucunu düğümledikten sonra
yapıcı ve yıkıcı

sevinmekten aforoz edilmiş bir tebaayla
bir haçın altında, bir minarenin
herkes göğsünden kazırken kendi günahını
-kapanacak bu da ötekiler gibi-
denilen yaraların yapıcıları

onu o yapan tanrısının huzurunda
tanrının bile yapamayacağı bir ustalıkla
geriyor akbaba kanatlarını kartaldan çok
benimsin, sen de benim, o da benim
-iyi de bu dünya neresi-

Sokrates'in Duası (Platon - Phaidros)

Heidegger'in izinde giderken yol daima patikalara sapıyor, çatallanıyor. Bu bağlamda Phaidros'a uğramadan da geçilemiyor.
Phaidros, Platon'un, bütün diyalogları gibi, bence herkesin okuması gereken en güzel diyaloglardan biri. Hele de temaları her zaman güncelken.

Rilke - Sekizinci Duino Ağıtı

Duino Şatosu (Kaynak: https://fondationrilke.ch/en/rainer-maria-rilke/)

Rilke 10 yılda tamamladığı ve toplam 10 tane olan Duino Ağıtları'nı, Adriyatik kıyısında (İtalya) bulunan Duino Şatosu'nda yazmaya başlamıştı.

Hölderlin'in Amentüsü

Bana göre öyle tabii ve hatta Heidegger'in de Hölderlin ilgisinin ya da Hölderlin'in onda bıraktığı etkilerin önemli nedenlerinden biri bu bakış biçimi olmalı. Çünkü Hölderlin'in son cümlede de belirttiği gibi bu sadece şiirde kalmaz, hayata da sirayet eder. Ama burada trajik olan Hölderlin'in yaşamına bakınca, aslında Heidegger'inkine bakınca da, gördüklerimizdir. Bütün teoriler gibi, pratik çoğu zaman (şiirde olmasa da hayatta) teoriyi yıkıp geçer.

Hölderlin Kulesi

(Kaynak: https://www.deutschlandfunk.de/hoelderlinturm-in-tuebingen-der-wahnsinni...)

Heidegger'in "şairin şairi" dediği Hölderlin'in, akli melekelerini yitirdiği teşhisiyle, hayatının son 36 yılını (1807-1843) geçirdiği yer. Hölderlin Kulesi (Hölderlin-Turm) deniyor. Bir gün belki yakından da görülür.

"[...]
Gerçi güçtür katlanmak
Mutsuzluğa, mutluluksa daha güç
[...]"

"Ren" şiirinden

İçeriği paylaş

Back to top