Büyük Günaydın

 

günaydın turgut

günlerden hafta ortası ve mevsim kış ardılı

yoldayız, ilerliyoruz sıcacık bir ömürde, iki kişiyiz

herkesin unuttuğu sokaklardan geçiyoruz kuşları selamlayarak

balkonlar dışarı sarkmış ve kadınlar geceyi silkeliyor camlardan

 

günaydın turgut, ‘hasan'a da günaydın

günlerin yaban bir geçişi var ömürden

koşuyoruz yorulmak için yokuş yukarı

ve bırakmak için kendimizi hayattan aşağıya

 

cemal'in sabah kahvaltılarından geliyoruz

istanbul boğazımızda bir lokma

yakup'a gitmiyoruz kaç yazdır

kaç yazdır yemiyoruz elmayı kabuğuyla

rakı kokuyoruz baştan ayağa

baştan ayağa şiiri kuşanıyoruz her gece

her sabahtan daha aydınlık geçen bu sabah için

bu güneş için içimize doğurduğun

yaşattığın aşk için aşk'tan öte

günaydın turgut,

dikkat et kendine

 

‘her pazartesi'  o ‘büyük saat' çaldığında

yeniden başlıyoruz aksak bir makama

minibüsler tıklım tıklım

halk otobüsleri ağır kokuyor

metroda sevgili arıyoruz bütün bir şehir

bütün bir şehir korkuyoruz depremin gölgesinden

yine de akşamları ekmek götürüyoruz evlerimize

 

gökyüzü üstümüze düşüyor her durakta

her binen yolcuyu sen sanıyoruz

son durağa gelince anlıyoruz

sen bu otobüse hiç binmedin aslında

sen durakların yolcusuydun çünkü

başlamamış aşkların

ki paslı bir çivi gibi batıyor

kanatıyor benliğimizi hatırlattıkların

 

ve ‘dünyanın en güzel arabistanı'na gidiyoruz seni bulmak için

ve ‘dünyanın en güzel çölü' oluyoruz unutuldukça

birisine saati sormanın yalnızlıkla ne ilgisi olduğunu düşünüyoruz

neden bazı adreslerden mektupların hep geri döndüğünü

uykusuz kaldıkça anlıyoruz: düşler ırmakları aklın ekinlerinin

düşler dökülen yaprakları kalbin, biten aşklar gibi

 

tütünler hâlâ ıslak ve hâlâ şehirler kaldırılıyor dağlara

ve o büyük günaydın: ‘hep bekleyenlerin günaydını'yla

esirgenmiş bütün zamanlar

içilmemiş bütün içkiler kadar günaydın

gidişinin on altısında turgut uyar'a...

 

Back to top