Sanat Cephesi, Eylül 2008 sayısı için giriş yazısı

“Genç Şairler Genç Şairleri” eleştiriyor

Hemen hemen Mart 2008 dolaylarında Efe (Duyan), Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Genç Edebiyatçılar Okurlarıyla Buluşuyor” başlıklı bir dizi etkinlik yapmayı düşündüklerini ve bu söyleşileri birlikte organize edip edemeyeceğimizi sorduğunda son derece olumlu bakmıştım. Çünkü bir şekilde ait olduğumuz bu dünyayla fiziksel temasımız neredeyse sıfır noktasındaydı. Sadece artık arkadaş ya da dost olduğumuz ve günlük hayatta da görüşmek ya da iletişim kurma ihtiyacı hissettiğimiz birkaç şair dışında hemen hemen hiç kimseyle görüşmüyor, konuşmuyorduk. Belki sadece kitap fuarlarında ya da ortak etkinliklerde karşılaşıyor, yüz yüze yeni tanışıyor ve birbirimizi, ne kadar dergi takip edebiliyorsak, izlediğimiz ve içinde olmak istediğimiz dergiler ne kadar çakışıyorsa, kitaplarımız çıktığında ne kadar ulaşabiliyorsak, şiir kitapları ne kadar dağıtılıyor ve ne kadar yer buluyorsa kitabevlerinde o kadardık yani. Kaldı ki, genç edebiyatçıların söyleyecek sözleri, bizim dinleme isteğimiz ve gerçekleştirilen sekiz söyleşi boyunca da gördüğümüz gibi şiirle ilgili olan, soru sormak, orda bulunmak isteyen bir avuç da olsa insan da vardı. Bu söyleşilere bugüne dek Cengiz Kılçer, Onur Caymaz, Asuman Susam, Derya Önder, Mehmet Altun, Mesut Aşkın, Tezer Cem, Gülce Başer, Eda Keskin, Mehmet Çakır, Burak Acar ve Mehmet Öztek katıldılar. 2008 yılı içerisinde çıkan şiir kitapları ekseninde şiire, insana, yaşama bakışlarını paylaştılar. Kanımca verimli söyleşiler oldu. Elbette oraya gelen her bir şair, kendi dünyasıyla birlikte geldi. Söyleşilerin ses kaydı alındı, fotoğraflar çekildi, kısmi video kayıtlar yapıldı. Aynı zamanda bir edebiyat arşivi de oluşturulmuş oldu böylelikle. Sanırım Sanat Cephesi, yeni bir yapılandırmayla hayata geçirdiği Daktiylos Yayınevi aracılığıyla bu söyleşileri bir araya da getirecek. Toplama baktığımızdaysa, sadece şiir yazmanın değil şiire dair konuşmanın da birbirimize yeni açılımlar getirdiğini, birbirimizden her zaman öğrenecek şeylerimiz olduğunu görmüş olduk. Gerçi benim ve Efe’nin özellikle şiirle ilgili olmamızdan dolayı Genç Edebiyatçılar, şu ana dek, sadece Genç Şairlerden oluştu ama zaman içerisinde Genç öykücüler ve genç romancılar da, bu süreçte, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin bahçesindeki, kendi tarihini usulca kendisi yazan “Kayısıağacı Altı”nda yerlerini alacaklardır.

Yapılan her iyi şeyin kendi çağrışımını ve zenginliğini taşıması ve başka iyi bir şeye evrilmesi gibi, söyleşiler fikrinden başka bir fikir doğdu ve Sanat Cephesi’nin elinizde tuttuğunuz bu sayısının dosya konusu ortaya çıktı. “Genç Şairler Genç Şairleri Eleştiriyor”. Bu dosya için de bana içinde yer alıp almayacağım sorulduğunda, katkısının olacağına dair inancımla, seve seve yanıtını verdim.

İlk olarak bir yöntem belirlenmesi ve ne yapılmak istendiğinin açıklanması gerekiyordu. Bu amaçla Efe ile ortak bir metin oluşturduk. Elbette her zaman tartışma konusu olan ve bir sonuca bağlanacağını sanmadığım “Genç” kimdir noktasına biz de geldik. Şairin, şiirin gençliği vs. yi bir yana bırakarak ve bir ölçüt belirlemenin ihtiyacıyla, şairin yaşı üzerinden gitmeyi seçtik. Ve kırk yaş gibi bir sınır koyduk. Bütün bölünemez ve ihlal edilemez kuralların bölünebilirliği gibi, bunun da istisnaları oldu. İstisnalar daha çok dosyada yer alan şair arkadaşlarımızın önerileriyle şekillendi. Şüphesiz bu dosyanın oluşturulma nedenlerinden birisi kusursuz ve tam olması değildi. Bu nedenle bu noktaya takılmadık.

Bu çerçeve içerisinde yüze yakın şairle karşı karşıya kaldığımızı ve derginin formatını da düşününce seçimlerimizle bu sayıyı makul bir seviyeye düşürmeye karar verdik. Şüphesiz davetimizi değişik nedenlerle (tavır, zemin, kişisel, zaman vs.) kabul etmeyecek şair arkadaşlar olacaktı ama Sanat Cephesi de bu dosya için biçimsel sınırlarını genişletmeyi kabul ettiği için seçtiğimiz ve ulaşabildiğimiz şair sayısı altmış altmışbeş civarına düştü. Sonuç olarak haziran ayı ortasından ağustos ortasına dek bir dosya takvimi belirlendi ve yazışmalar yapıldı. Dosyada aşağı yukarı otuz yedi şair bazılarımız yine istisnai olarak iki ya da üç şair hakkında da yazdığımız için kırk beşe yakın şairin şiiri üzerine yazılar oluşmuş oldu. Dikkat etmeye çalıştığımız başka bir unsur bir şairin ruhakrabalığı kurduğu ya da şiirine kendisini yakın hissettiği bir şairden daha çok, uzağında durduğu bir şairin şiiri hakkında yazıp yazmaması oldu. Yine şüphesiz bu çalışma akademik ve yazılar üzerinden iddiaları olan bir çalışma değil. “Şairlerin aynı zamanda birer okur olarak ve şair bakışlarıyla okuma notları” demek daha doğru. Bu nedenle, eleştiri sözcüğü üzerinden, bir takım eleştiriler gelebileceğini tahmin ediyoruz. Tabii ki şair aynı zamanda bir eleştirmen olmak zorunda değil. Ama “eleştirme ve eleştirme hakkı” hepimizin sadece şiire dair değil yaşama karşı da kullanmamız gereken, elimizden alınmak istendiğinde de kıyametleri koparabileceğimiz, koparmamız gereken bir konu, hak…

Hazırladığımız dosya metnine geri dönersek demiştik ki:

“… genç kuşak edebiyatçıların birbirlerinin ürünlerini eleştirdiği bir üretim, hem genç kuşağın edebi yönelimlerini hem de çeşitli kesişme (belki de ayrışma) noktalarını öne çıkaracaktır.
Böyle bir çalışmada ortaya çıkacak bir başka önemli soru, “nesnel eleştiri” ile “kişisel izlenim” kaleme almak arasındaki mesafe üzerine sorulabilir: Acaba edebiyatçı kimliğinden soyunmadan, ancak kendi şiirsel beğeni çerçevesine de kapalı kalmadan bir metin okuması yapmak mümkün müdür? Böyle bir denge noktasının yer yer bulunduğu varsayılsa bile; bu istisnai bir an mıdır, yoksa verimli bir melez üretim mi? Kişisel izlenim yazmak, her metnin o ya da bu dozdaki öznel karakterini itiraf etmek de demek. Aynı şekilde, nesnel eleştiri, bir iç tutarlılık arayışı ile, ele aldığı metne karşı saygılı olmayı tercih edecektir. İki ucun da, ideolojik ve etik boyutlara sahip olduğu ve bu nedenle kolay kolay vazgeçilemeyeceği açık. Böyle bir deneme, genç kuşak için yeni edebi kanalların uçlarının görünebileceği bir deneyim olabilir.
….Genç edebiyatçıların, kendi kişisel edebi ve ideolojik konumlarından tümüyle ayrılmadan, öznel mesafesini koruyarak, diğer genç edebiyatçılar üzerine deneme – eleştiri metinleri yazmasını umut ediyoruz. Mutlak övgülerin ve mutlak yerginin yerine, iki genç yazarın yolları kesiştiğinde ortaya çıkacak görüntüleri merak ediyoruz.”
Niyetin akibet üzerinde her zaman yüzde yüz etkili olmaması gibi, genç şairlerle birlikte oluşturduğumuz bu dosya, hayata geçmesi ümid edilen bir sonraki aşamayla daha da anlamlı kılınacaktır. Yani şu soruların cevabını tüm yazılarda hep birlikte aramak ve belki de yeni sorular sormak zorundayız. “Bir şair bir şaire, bir şair bir şiire nasıl bakıyor?”, “Şiirde beğeni unsurları nelerdir?”, “Bir şair bir şiiri okurken şiirde neler arıyor, ölçütleri neler”, “Nasıl şiir okuyoruz?”, “Şair aynı zamanda bir okur olarak, içinde bulunduğu dünyayla nasıl bağ kuruyor”, “Şiire dair düşüncelerimizi ifade ederken, şairle aramızdaki bağı, olumlu olumsuz tepkileri göz ardı edebiliyor muyuz?

Benim gördüğüm, kalemlerimizin ucunu, kimseyi yaralamayı dert edinmeden ama akacak kan varsa da akmasına mani olmadan biraz daha sivriltmemiz gerektiği.

EkBoyut
sanat cephesi sayı 29 kapak.jpg 732.84 KB
Sanat Cephesi sayi 30 kapak.jpg 641.84 KB
sanat cephesi duyuru.jpg 2.09 MB

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top