Elektra ve Tadashi Suzuki, geç gelen ödül


Elektra'dan bir sahne

ELEKTRA

Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında 26 Mayıs 2010'da Tadashi Suzuki'nin yönettiği "Elektra" adlı oyun oynandı. İKSV bu yıl, ayrıca bir "Japonya Özel Bölümü" düzenlemişti ve de aynı gece oyundan önce Suzuki'ye onur ödülü verilecekti. Bu arada Tadashi, yüzyılın tiyatrosunda bir tür efsane kabul ediliyor. Hatta tıpkı Stanislavski gibi kendine has yöntemlerinden "Suzuki Yöntemi" diye bahsedildiği de oluyor. (Bu arada farklı bir suzuki yöntemi de çocukların müzik eğitiminde sık kullanılan, yeteneğin doğuştan olmadığına dayanan bir yöntem)

Tiyatrocu bir arkadaşımın "bunu mutlaka senin de izlemen lazım" dikteleri üstüne oyunu izlemeye ben de gittim.Oyun için hazırlanan distrübisyonda Suzuki, bütün dünyayı bir hastane gibi gördüğünü herkesin hem hasta hem doktor olduğunu ve bu nedenle de tüm oyunlarında bu "hastane" konusuna bir türlü vurgu yaptığını belirtiyordu. Gerçekten de Elektra'da koro'yu teşkil eden oyuncular tekerlikli sandalyelerde başladılar ve böyle bitirdiler oyunu. Geleneksel Japon tiyatrosunun (kabuki) ve No tiyatrosunun temel ögeleri korunarak yorumlanan Elektra bir tür, batının doğuyu yorumlayışı olarak da algılanabilirdi rahatlıkla. Beden ve ses kullanımının aşırı öne çıktığı (suzuki'nin oyunculuk eğitiminde ciddi yer tutan ayakları yere vurma vb. gibi) oyun için Suzuki, Elektra'nın acısının evrensel bir acı olduğunu ve dünyanın neresinde dile/göze gelirse gelsin herkesçe algılanabilirliğinin altını çiziyordu. Sonuçta gerek oyun esnasında sahnede yapılan inanılmaz müzik ve oyunculuğun bu müzikle eşzamanlı ilerlemesi (ciddi bir kreşendoya da dönüşerek) etkileyiciydi.

Ama neden Elektra sorusunun cevabı biraz havada kalıyordu. Yani amaç Elektra'nın acısının evrenselliği ise sadece metin bunu zaten veriyor. Kaldı ki seçimin Elektra olması (tekstin yoğunluğu nedeniyle) bedenin her milimetrekaresini kullanabilir oldukları aşikâr olan oyuncuları kısıtladı hatta diye düşünüyorum. Zaten sahnenin bir kenarındaki alt yazı ekranını mı yoksa ordaki oyunculuğu, sahne ve ışık tasarımını mı izleyeceğini bilemez olduğun bir noktada sanki sahiden de az söz çok tiyatro diyesi geliyor insanın. Kaldı ki Suzuki daha önce de Kral Lear ya da Troyalı Kadınlar gibi batı klasiklerini de oyunlaştırmış. Meselenin tekstten öte tiyatroca gerçekleştirilmesi olduğu anlaşılıyor burdan.

Yine de zaman zaman büyüleyici denilecek gibiydi oyunculuk, ışık ve müzikler...

İşin başka bir ilginç tarafı da oyundan önce oldu. Normal şartlar altında ilk konuşmayı yapan Dikmen Gürün, Talat Sait Halman'ı ödülü vermesi, Tadashi Suzuki'yi de alması için davet ettiğinde bu kısa sürecin ardından oyunun başlaması gerekiyordu. Ne var ki her üç kişide sahnedeydi ama önemli bir eksik vardı. Suzuki'ye verilecek olan onur ödülünün tiyatro binasına getirilmesi unutulmuştu. Talat Sait Bey'in "beklerken şiir mi okusak önerisi", Suzuki'nin "beni seneye yine çağırın, ödülü o zaman alırım ve gerçekten merak ettim ödülün ne olduğunu" esprileriyle ödül alışverişi yapılamadan herkes sahneden indi ve oyun oynandı. Haa ödül geldi sonradan, oyundan sonra usulen de olsa Suzuki'ye iletildi, Suzuki de serin bir edayla aldı ödülünü ve bir şey demeden indi sahneden...

Ciddi anlamda "Haber niteliği" taşıyan bu olayı ertesi gün gazetelerin en azından kültür sanat sayfalarında göreceğimizi düşünmüştük ki doğal olurdu bu... Oldu da zaten. Elektra'yla ilgili yazdıklarımı o günlerde yazmayı düşünmüştüm ama fırsat olmamıştı. Şimdi yeniden bana bunu hatırlatan ise İKSV'nin olaydan kendi sitesinde söz ediş şekli.

"Tadashi Suzuki'ye ödülünü, 26 Mayıs Çarşamba akşamı Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde, kendi yorumladığı Elektra oyunundan önce, İstanbul Kültür Sanat Vakfı Mütevelliler Kurulu Başkanı Prof. Talat Halman takdim etti. Ödül töreninden önce Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali Direktörü Prof. Dr. Dikmen Gürün kısa bir konuşma yaptı." http://www.iksv.org/tiyatro/tiyatro.asp?cid=90

Linkteki fotoğrafta arkadakiler zaten seyirciyi selamlayan oyuncular.. Pes yani...

Sonuçta denilebilir ki, eee ne desinler... Böyle de demesinler yani. Bari oyundan sonra verildi filan desinler... Her yerde aleniyken bu haber, (mesela bunun gibi ) biraz tuhaf kaçmıyor mu?

Suzuki'nin çalışmaları için şurdan daha detaylı bakılabilir

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Back to top