
Dünya
Dünya, en geniş anlamıyla zehirli bir yerdir.
Etiğin, etik anlamındaki ahlâkın ortadan kalktığı her diyarda, dünyanın her yerinde isterseniz Mars'a yeni dünya kurun, her şeyin nafile olduğu bir an gelir; o ilerilerin ilerisi teknoloji içi boşalan bir çuval gibi olduğu yere, daha çok da -bana kalırsa- kendi üzerine yani aslında insanın üzerine çöker. Çökecektir. Biz göremesek, göremeyecek olsak da çökecektir.
Dünya, en geniş anlamıyla adaletsiz bir yerdir.
O yüzden her birimiz hâlâ, bizim için bir kıymeti varsa tabii, en çok da adaletsizliğin olduğu her yerde, en azından kendi içimizde adalet duygumuzu canlı, diri, uyanık tutmalı, dünyanın en kötü toprağında da boy verse, susuz da bırakılsa, dünyanın en güzel ve biricik çiçeğiymiş gibi, su olmasa bile, gözyaşlarımızla sulamak pahasına sulamalıyız.
Çünkü adalet duygusu da insanı insan yapan diğer önemli kavramlar gibi, önce kendi içimizde işlemiyorsa, kendimize, en yakın dairemize, sonra bir dışarıdakine ve giderek bu halkalar açıldıkça parçası olduğumuz dış dünyaya karşı tek kalkanımızdır.
Adalet gibi kavramlar/duygular kökenlerinde vicdan gibi, denklik gibi (eşitlik demeye dilim varmıyor) kötülüğün karşıtı anlamında iyilik gibi başka kavramları/duyguları da zaten içerirler. İçermek durumundalar. Vicdan, merhamet demek değildir. Dolayısıyla hem adil hem kötü hem vicdansız olunamaz. Olunuyorsa, derin bir çatlak var demektir.
Mevcut haliyle dünya, insanın potansiyel bütün zaaflarını veya defolarını neyle nasıl besleyeceğini, ateşi harlamak için altına ne kadar odun atmak gerektiğini en âlâ bilmelerin yeri.
Hayır, burada bir "ağlama" yok. Aksine, burada bir tek başınalık, iki başınalık, üç başınalık pahasına bunlara sahip çıkma arzusu, dürtüsü var. Hiçbir şey yapılamadığında bile öyle bir insan olabilmek, öyle kalabilme inancı var.
Heidegger'in Das Man'ı hiçbir zaman bu kadar kötü düzeyde olmamıştır belki de. Belki de ister "herkes" diyelim ister "onlar"... "herkes" "herkes"i hiç bu kadar düzeysizliğe, her türlü etik-dışı davranmaya/olmaya, bunun bir marifet olduğuna, böyle olmanın doğal olduğuna, "geçer akçe" olduğuna bu kadar bağıra bağıra teşvik etmemiş olmamalı.
İnsan olarak içinde yaşadığım bu çağa her gün, her saat üzülmekten ve yine de tüm bu duyguları içimde korumaya çalışmaktan başka elimden hiçbir şey gelmiyor.
Dünya, en geniş anlamıyla zehirli bir yerdir ve zehir öyle tatlı sunuluyor ki... Oysa bozulma bir kez başladığında bunun her yeri ateşe saracağını da okuduklarımızdan, izlediklerimizden, kendi meşrebimizce yaşadıklarımızdan gayet iyi biliyor olmalıydık. Ama artık bundan da emin değilim.
- 4 okuma
Yorumlar
Yeni yorum gönder